1.DÜZ YAZI
1.1.MASAL
MİSKİN KIZ MASALI
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde;pireler berber,develer tellal iken,ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış.Bu karı kocanın bir kızı olmuş.Kız,el bebek gül bebek büyütülmüş, ama hiç iş öğrenememiş.Bunun için adına Tembel Kız denilmiş.Bu kız o kadar tembelmiş ki yerinden kalkmaya üşeniyormuş. Anası babası ona bir gelberi yaptırmış.Kız da oturduğu yerden işini gelberiyle yapıyormuş.
Kızının evlilik çağı gelmiş. Anası babası kızı bir avcıyla evlendirmiş.Avcı ava gitmiş, bir ördek vurmuş.Eve gelmiş, ördeği temizlemiş, ateşe koymuş.Tekrar ava gitmek üzere hazırlanmış, karısına ateşe ördeği koydum, yanmasın bak demiş.Tembel Kız, olur demiş, demiş ama yerinden bile kalkmamış. Aradan uzunca bir zaman geçmiş.Dilenci eve gelmiş.Tembel Kıza,hanımcığım Allah rızası için bir dilim ekmek demiş.Tembel Kız da yan tarafta mutfak, geç al cevabını vermiş.
Dilenci mutfağa girmiş.Bakmış ocakta ördek kaynıyor, almış ördeği, torbasına koymuş,tencerenin içine de ayaklarındaki pis çarıkları…Gelmiş,Tembel Kız’ın yanına.Bak hanımcığım demiş,ekmeği aldım Allah razı olsun.
Şimdi sana bir türkü söyleyeyim de ben gideyim.Türküyü şöyle söylemiş;Senin gaga benim torba içinde,Benim çarık senin çorba içinde,Sen yat kaba yatak yorgan içinde,Ben yiyecem gagayı orman içinde. Dilenci türküyü böyle söylemiş,çekip gitmiş.Aradan bir zaman geçmiş, kızın avcı kocası gelmiş. Karısına ördek pişti mi? Demiş.Karısı olan biteni anlatmış,bak bana bir de türkü söyledi,sana deyiverem demiş,türküyü söylemiş.
O zaman avcı kocası durumu anlamış, karısına kızıp azarlamış.Ondan sonra Tembel Kız, tembelliği bırakmış.Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

KELOĞLAN İLE SİHİRLİ CÜCE
1.2.FABL
Kartal ile Tilki
Bir kartalla bir tilki, uzun zamandan beri komşuluk etmekteymişler. Kartalın yuvası yüksek bir ağacın tepesinde; tilkininkiyse, ağacın dibindeymiş. Tilkinin uzaklarda olduğu bir gün, yavrularına yiyecek bir şey bulamayan kartal, aşağı süzülüp tilkinin yavrularından birini kapmış ve yuvasına götürmüş; yuvası yüksekte olduğu için, tilkinin intikam alamayacağını düşünüyormuş. Tam tilki yavrusunu parçalayıp kendi yavrularına paylaştırmak üzereyken, tilki inine geri dönmüş. Kartala, yavrusunu geri vermesi için, boşu boşuna yalvarmaya başlamış. Kartal hiç oralı olmayınca, ormanın yakınındaki bir sunağa giderek, kurban edilen bir keçinin yakıldığı ateşin içinden bir meşaleyi çekip almış; sonra da ağacın yanına dönüp, meşaleyle ateş yakmış. Alevler ve duman hızla yükselince, kendi yavruları için telâşlanan kartal, tilki yavrusunu, sağ sâlim anne tilkiye geri getirmiş.
Zorba olanlar, zorbalık ettiklerinden daha fazla güvende değildirler.

1.3.HİKÂYE
YALANCI ÇOBAN HİKAYESİ
Yaşanmış ya da yaşanabilir olaylar anlatılır.
Dar bir zaman dilimini kapsar.
Olayla ilgili yer ve zaman bellidir.
Romana göre kısa eserlerdir.
Karakter sayısı azdır.
Serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşur.
Kısa soluklu eserlerdir.
Olay, başlangıçtan sonra doğru giden bir olayın bir anlık parçasıdır.
DENİZ YILDIZI
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...
1.4.ANI
CUMHURİYET
Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi, iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kağıtla Atatürk’e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata’nın yolunu keserek titrek bir sesle:
“Beni tanıdın mı oğul? Ben sizin Selanik’te komşunuzdum. Bir oğlum var; Devlet Demir Yolları’na girmek istiyor. Siz O’nu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz.”
Atatürk’ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle: “Oğlunu almadılar mı?” dedi. “Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş. Çok iyi yapmışlar. İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak…”
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu ve Atatürk adete coşku dolu bir sesle: “İşte Cumhuriyet’ten beklediğimiz netice” diyordu.

Bir kişinin yaşadığı veya tanık olduğu olaylar anlatılır.
Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır
Geçmişe ışık tutar.
Tarihsel olayların öğrenilmesine katkıda bulunur.
1.5.GÜNLÜK

Olaylar günü gününe, tarih belirtilerek yazılır.
Kısa yazılardır.
Kaleme alan kişinin yaşamından izler taşır.
İçten ve sevecendir. Anlatımda “iç konuşma” yöntemi kullanılır.
19 Mayıs 2010
“Dün akşam gün batımı, hiç görmediğim bir güzellikteydi. Pembe, turuncu bir buğu vardı gökte.
Hele martıların geçtiği Marmara Denizi üzerinde gök öyle bir
göründü ki Fatih Köprüsü’nde ürperdim. Otobüste baktım, kimse ama hiç kimse görmüyor bu güzelliği.
Farkında olan, kendinden geçen, tedirgin olan bir yüz yok…Ama, diye düşündüm, güzelliği bulmak için
yolculuğa kalkar, uzaklara giderler. Güzelliği bile
satın almaya alışmışlar;parasız oldu mu görmüyorlar.”
1.6.MEKTUP

Mektupta uyulması gerekenler:
Tarih: Kâğıdın sağ üst köşesine, hitapla aynı sıraya yazılır. Tarihten önce mektubun yazıldığı yer yazılır.
Hitap: Hitap mektubun başlığıdır. Hitap bir iki sözcükten uzun olmamalı, aradaki sevgi, saygı, içtenlik derecesi bu bir iki sözcükte toplanmış olmalıdır. Hitaptan sonra virgül (,) işareti koymayı unutmamak gerekir.
Giriş: Mektubun yazılış nedeni bu bölümde belirtilir. Giriş birkaç cümleliktir.
Gelişme: Mektubun söyleşi bölümüdür. Verilecek haberler, sorulacak sorular bu bölümde yer alır.
Sonuç: Bu bölümde mektup yazılan kimsenin ve tanıyorsak o ailedekilerin durumu, sağlığı sorulur. Kendi durumumuzdan haber veriler. İyi dileklerle mektup bitirilir. Mektubun sağ alt köşesine ad, soyad yazılıp imzalanır. Kâğıt özenle katlanıp zarfa konularak zarf kapatılır.
2.ŞİİR
AĞACIM
Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.
Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.
ORHAN VELİ KANIK
ZAFER TÜRKÜSÜ
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağına kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da koşana gider.
Bu yolda herkes bilir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan o şana gider.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli Kanık
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal BEYATLI